Ana içeriğe atla

Handan- Ayşe Kulin


 Gerçekten zıtlıklarla dolu bir bünyem var. Bazen hiç okuyamıyorum. Gerek çok yorgun eve gelişimden gerekse hiç içimden gelmediğinden. Evet benim de içimden kitap okumak gelmeyebiliyor :(  Ama gelin görün vize haftalarımda onlarca kitap bitiriyorum. İnat değil mi çalışmayacağım
okuyacağım diyorum. İşte ben yine inat değil mi dedim ve analitik çalışmaktansa bütün hafta sonu Handan'ı okuyup bitirdim. Oh çok da güzel ettim =D

 Çok uzun zamandır Ayşe Kulin okumuyordum. Adı: Aylin, Umut, Veda gibi yazdığı kitaplardan kopmuş hissi yarattı bende. Bir türlü bu üç kitaptan sonra elime alamadım Kulin kitabı. Bir nebze zirvede bıraktım diyebilirim ^.^ Özellikle Bora'nın Kitabı ve Gizli Anların Yolcusu kitaplarından sonra okuyamamıştım. Taa ki şimdiye kadar. Handan'ı tamamen rastlantı eseri aldım. Ve Instagramda bir arkadaşımdan Handan'ın da Bora'yla alakalı bir karakter olduğunu öğrendim tamamen rastlantı şekilde. İlerledikçe nerede bağı olduğunu da konunun içine alması bakımından anlıyorsunuz zaten. Ama yakın zamanda o seriye karşı olan önyargımı da kırıp elime alacağım kitapları. Yarıyıl tatilinde okumayı planlıyorum.

 Gelelim Handan'a. Bu romanı almamda en çok payı olan şey arka kapakta yazanlardı;

''Aşklarını kendileri yaratır, sonra da elleriyle yok mu ederdi bütün kadınlar, yoksa ben mi böyle tuhaftım?''
''Yalnız bir kadın güçlü olabilir miydi? Mutlu olabilir miydi?''

 Bunları okuduğum zaman ben, aşklarını bitiren bir kadını, yalnız bir kadının hikayesini, onun başa çıktıklarını dinleyeceğimi düşünmüştüm. Evet bir noktaya kadar bu şekilde ilerledi roman. Her bölümde Handan ile ilgili yeni birini, bu şekilde de onun hayatındaki kişiyi, kişileri tanıdım. Hayatının bir bölümünde şanssızlık yaşamış olan Handan hep bu şekilde ilerleyeceğini düşünüyor. Ama hep tekrarladığı hatalarla yine de ders almıyor. Bir yere kadar. Yiğeni Defne ile tanışıncaya kadar. Hayatı boyunca doldurulamayacak bir boşluğu Defne dolduruyor. Birkaç olay neticesinde (okumayanlar için detaya girmiyorum :) ) Taksim Otel'inde kalan hala yiğen tam da Gezi olayları sırasında tanıyorlar bir nevi birbirlerini. İşte bu noktadan sonra Gezi olayları giriyor devreye. Şu cümleyi yazarken bile inanın tüylerim diken diken. Çünkü Ayşe Kulin o kadar güzel bir şekilde işliyor ki bu konuyu, tekrar tekrar yaşatıyor o anları. 'Caminin içine ayakkabıyla girildi. İçki içildi.' diyenlere inat anlatmış Ayşe Kulin. O caminin içine girilirken kapıdaki 'ayakkabınızı çıkarın' diyen gençleri, içeri girildiğinde görülen korkunç görüntüye rağmen birbirine yardım eden insanları, Berkin'i herkesi her şeyi anlatmış Ayşe Kulin. Gözlerimin dolmasına neden olan satırlarla.
 Hal böyle olunca benim aşk acısı konulu diye aldığım roman oldu mu size şahane gezi kitabı! Tadından yenmedi be.


 Kitabın sonunda, tüm roman boyunca kahramanımızın sohbet ettiği Halide Edip Adıvar'ın hayali kahramanı Handan ile vedalaşması var bizim Handan'ın. O da çok güzel bir sahneydi. Her anıyla canlandı gözümde. Diyeceğim şu ki; Popüler bu roman şimdi okumam demeyin. Hadi dediniz muhakkak bir zaman okuyun. Hem unutmamak için BAĞZI kişileri hem de ders almak için BAĞZI şeyleri. Bu sözümü sadece Gezi olarak algılamayın lütfen. Ya da boşverin öyle anlayın :)

-ARKA KAPAK-

Yalnız bir kadın mutlu olabilir mi?

"aşklarını kendileri yaratır, sonra da elleriyle yok mu ederdi bütün kadınlar, yoksa ben mi böyle tuhaftım? Yalnız bir kadın güçlü olabilir miydi? Mutlu olabilir miydi?"

Başına buyruk haliyle; hataları, sevapları, acıları, sakarlıkları, sonsuz içtenlikteki aşkları ve zaaflarıyla hepimizden bir şeyler taşıyan, ama aynı ölçüde özgün, benzersiz bir karakter, Handan… 70'lerin çocuğu Handan, hayatının son derece hassas bir noktasında (yaralı bereli orta yaşında), Halide Edib Adıvar'ın ölümsüz eseri Handan'ın eşliğinde bir keşif, bir hesaplaşma yolculuğuna çıkmaya zorlanır. Bu yolculuk ki aşklar, aldatmalar, aldanmalar, ölümler ve entrikalardan geçecek, dahası, İstanbul'un tarihinin en hareketli, en renkli ve en "gazlı" günlerini, hem de tam ortadan kat edecektir…

Ayşe Kulin her güçlüğe, her şarta göğüs geren ve "asla pes etmeyen" bir kadının, Handan'ın sıra dışı, şakrak ve capcanlı hayat mücadelesine davet ediyor okurları.
(Tanıtım Bülteninden)


                                                            -Zeze
NOT: Daha aktif olarak paylaşım yaptığım instagram hesabımı takip etmek isterseniz eğer tık tık ^.^

Yorumlar

Yorum Gönder

Senin de bu konu hakkında bir yorumun var mı ? Haydi paylaş benimle :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Yıl Çekilişi

 Merhabalar! Bir önceki postumda bahsettiğim gibi bu yeni yıla merhaba çekilişidir. Kazanan kişiye ocak ayının ilk haftasında, içi sürprizlerle dolu bir kutunun ulaşacağı çekiliştir. :) Kutunun içinde ne olduğunu çok söylemek istemiyorum. Söylersem ne anlamı kalır ki dimi ama yeni yıl hediyesi bu! Sadece şöyle bir ipucu vereceğim. Bir hikaye kitabı, bir şiir kitabı ve bir de roman barındıracak bu kutu içinde. Hepsi benim okuyup beğendiğim, başkalarına da önerdiğim kitaplardan olacak :) Aslında kafamdaki kitapların çoğu instagram hesabımda  var bile sanırım ubss. Hepsi harika kitaplardır :) Kutunun gerisi kocaman sevgiyle, umutla konulmuş küçük küçük gönülden gelen hediyelerle dolacak. Çok severek hazırlayacağım bir hediye :) Katılım şartlarına gelirsek çok çok basit.  1. tozluraflardannotlar.blogspot.com adresimin takipçisi olmak 2. Eğer kullanıyorsanız instagram'da takipçim olmak (hesabım için  tık tık ) (Eğer instagram hesabınız varsa oradan da katılıp, resmi

Okuduklarım #1 Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler- Jan-Philipp Sendker

 Sonunda kitabımı bitirebildim. Ve işte buradayım :) Bu muhteşem kapak tasarımı sayesinde aldım kitabı. Bir arkadaşımın da dediği gibi o kadar estetik ki kapak tasarımı, her bulunduğun ortama uyabilecek kapasitesi var. Şaka bir yana gerçekten kahvenin yanında iyi giden bir kitap oldu. Çenem çok düşmeden hemen kitabın konusuna geçiyorum :)  Burma'da yaşayan iki gencin aşklarını anlatıyor bu hikaye. U Ba adlı yaşlı, eski kitaplari toparlamayi seven bir Burmalı'nın ağzından anlatılıyor.  Kahramanlarımız; Tin Win ve Mi Mi.  Biri görme yeteneğini kaybetmiş bir diğeri ise yürüme şansını hiç yakalayamamış iki çocuk. Çocuk dedim. Çocuklukta başlamış aşkları çünkü. Tin Win annesinin onu terk etmesinden birkaç sene sonra görme duyusunu yitiriyor. Mi Mi ise kendi ağırlığını taşıyamayan minik ayaklarla geliyor dünyaya. İki miniğin yolları manastırda kesişiyor. Ve hikayeleri başlıyor..  Tin Win Mi Mi'nin ayakları oluyor; Mi Mi Tin Win'in gözleri... Burma'yı birlikte

Kadının Adı Yok - Duygu Asena

ilk kez Duygu Asena okudum. Aslına bakarsanız ilk kez bu denli feminizmi savunan, bu denli kadın haklarından bahseden bir yazarı okudum. Dün öğlen başladığım kitabı akşamüzeri bitirmiştim. Yer yer neyden bahsedeceğini öğrenmek için okudum. Yer yer de gerçekten ne yapacak şimdi bu kadın dediğim için.