Ana içeriğe atla

Jodi Picoult- Anlaşma



Anlaşma, bir dönem instagramda çok kişinin elinde olan kitaptır. Bir anda herkes okumaya başlamış birbirine tavsiye der olmuştu. Benim de şöyle bir huyum var ki bir dönem popüler olan kitapları, herkes okurken okuyamıyorum. Bu nedenle Jodi Picoult ile tanışmam da geç geç ama bir o kadar güzel oldu.

 İstanbul kitap fuarından aldıklarımı bitirdim sanırken, bir de baktım okumadığım üç kitabım varmış. Bunlardan biri de Anlaşma'ymış. Tabi mutluluktan havaya uçtum o ayrı bir konu tabi :) Kitabın içeriğinden çok bahsetmeyeceğim çünkü bir arkadaşım çok fazla ipucu verdiğimden yakındı. Sadece okurken hissettiklerimi anlatacağım.

 521 sayfa olan bu kitabı tam bir günde bitirdim. Evet efenim sabah oturdum akşam kalktım başından. Elimden düşüremedim. Şimdi ne olacak acaba demekten bir su içmeye bile gidemedim siz düşünün halimi. Özellikle romanın iki zamanlı yazılmış olması yani bir günümüzün bir de geçmiş zamanı yazması beni etkileyen şeylerden biri oldu. Bazen ''aa inanmıyorum nasıl yapabilmiş bunu!'' diyerek ağzımı kapadım. Bazen de seni cadı demekten kendimi alamadım. Özellikle mahkeme salonundaki anlarda nefesimi tuttum. Basit bir aşk romanı gibi gözüken bu roman aslında çevre baskısıyla birbirine aşık olan, olduğunu düşünen iki gencin hikayesi.. Ve ben şiddetle tavsiye ediyorum.


NOT: Bu romanı okuyalı bir ay oldu. Yazdan beri yorumlayamadığım kitapları yavaş yavaş yazmaya başlama kararı aldım :)


-Arka Kapak-

Söylenecek bir sey kalmamıstı.

Kollarını ona dolayan kızın hayatının her evresini gözünün önüne getirebiliyordu;
bes yasında daha sarısın, on bir yasında hızla boy atıyor, on üç yasında elleri erkeksi.
Mehtap, çekik gözlerinde yansıyarak yuvarlanıyordu gökyüzünde.

Kız onun teninin kokusunu içine çekti ve "Seni seviyorum," dedi.

Genç adam onu o kadar usulca öptü ki kız bunu hayal ettigini sandı; gözlerine bakmak için biraz geri çekildi.
Ve silah patladı.
Harte ve Gold aileleri on sekiz yıl boyunca yan yana evlerde yasadı. Aile pikniklerinden en mahrem sırlara kadar her seyi paylastılar. Çocukları Chris ve Emilynin yakınlasması da bu nedenle sürpriz olmadı, hatta arzu edildi. Birbirini neredeyse dogdukları günden beri tanıyan, hiç ayrılmayan liseli iki genç, ailelerinin gurur tablosunda el ele gülümsüyordu; ikisi de
basarılı, ikisi de popüler, ikisi de pırıl pırıl.

Ama bir gece yarısı çalan telefonla her sey degisti;Emily basından vurulmustu, Chris olay yerindeki tek kisiydi ve silahta kendisi için de bir kursun oldugunu söylüyordu... 

İnsan, aile, dostluk, ask...

Siz olsanız ne yapardınız?



                                                                                                                             -Zeze


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kadının Adı Yok - Duygu Asena

ilk kez Duygu Asena okudum. Aslına bakarsanız ilk kez bu denli feminizmi savunan, bu denli kadın haklarından bahseden bir yazarı okudum. Dün öğlen başladığım kitabı akşamüzeri bitirmiştim. Yer yer neyden bahsedeceğini öğrenmek için okudum. Yer yer de gerçekten ne yapacak şimdi bu kadın dediğim için.

Yeni Yıl Çekilişi

 Merhabalar! Bir önceki postumda bahsettiğim gibi bu yeni yıla merhaba çekilişidir. Kazanan kişiye ocak ayının ilk haftasında, içi sürprizlerle dolu bir kutunun ulaşacağı çekiliştir. :) Kutunun içinde ne olduğunu çok söylemek istemiyorum. Söylersem ne anlamı kalır ki dimi ama yeni yıl hediyesi bu! Sadece şöyle bir ipucu vereceğim. Bir hikaye kitabı, bir şiir kitabı ve bir de roman barındıracak bu kutu içinde. Hepsi benim okuyup beğendiğim, başkalarına da önerdiğim kitaplardan olacak :) Aslında kafamdaki kitapların çoğu instagram hesabımda  var bile sanırım ubss. Hepsi harika kitaplardır :) Kutunun gerisi kocaman sevgiyle, umutla konulmuş küçük küçük gönülden gelen hediyelerle dolacak. Çok severek hazırlayacağım bir hediye :) Katılım şartlarına gelirsek çok çok basit.  1. tozluraflardannotlar.blogspot.com adresimin takipçisi olmak 2. Eğer kullanıyorsanız instagram'da takipçim olmak (hesabım için  tık tık ) (Eğer instagram hesabınız varsa oradan da katılıp, resmi

Okuduklarım #1 Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler- Jan-Philipp Sendker

 Sonunda kitabımı bitirebildim. Ve işte buradayım :) Bu muhteşem kapak tasarımı sayesinde aldım kitabı. Bir arkadaşımın da dediği gibi o kadar estetik ki kapak tasarımı, her bulunduğun ortama uyabilecek kapasitesi var. Şaka bir yana gerçekten kahvenin yanında iyi giden bir kitap oldu. Çenem çok düşmeden hemen kitabın konusuna geçiyorum :)  Burma'da yaşayan iki gencin aşklarını anlatıyor bu hikaye. U Ba adlı yaşlı, eski kitaplari toparlamayi seven bir Burmalı'nın ağzından anlatılıyor.  Kahramanlarımız; Tin Win ve Mi Mi.  Biri görme yeteneğini kaybetmiş bir diğeri ise yürüme şansını hiç yakalayamamış iki çocuk. Çocuk dedim. Çocuklukta başlamış aşkları çünkü. Tin Win annesinin onu terk etmesinden birkaç sene sonra görme duyusunu yitiriyor. Mi Mi ise kendi ağırlığını taşıyamayan minik ayaklarla geliyor dünyaya. İki miniğin yolları manastırda kesişiyor. Ve hikayeleri başlıyor..  Tin Win Mi Mi'nin ayakları oluyor; Mi Mi Tin Win'in gözleri... Burma'yı birlikte