Ana içeriğe atla

Gündüzsefası - Sarah Jio


Geçen sene yaz aylarında tanıştım Sarah Jio kitapları ile.  Bayılarak okudum. Yağmur Sonrası ve Mart Menekşeleri’ni ard arda iki günde bitirip hemen bloga yorum yazmıştım. Beni yakaladığı; vurduğu o duygusal ama bir o kadar da gizemli tarzına hayra olmuştum. Biri benden tavsiye kitap istese hala ilk olarak onun kitaplarını öneriyorum.

Geçtiğimiz sene Tüyap zamanı Böğürtlen Kışı adlı
kitabı dilimize çevrilmişti. Nasıl heyecanla aldığımı, kitaba o akşam başlayıp sabahına bitirdiğimi bir ben bir de takipçilerim bilir ^.^ Çok severek okumuştum onu da. Ama şunu kabullenerek çok sevdim : Sarah Jio tarzının belli olduğu ve sınırlarının dışına çıkmadığı gerçeği. En son kitabı Son Kamelya -geçtiğimiz nisan ayında çıkmıştı sanırım- bu tarzı kabullendiğim halde beni yine de çok etkileyememişti mesela. Gereksiz uzun bulmuş, okunuyorum nasılsa diyen yazarlara döndü demiştim.

Jio romanlarında mutlaka iki zaman okursunuz. Iki zaman arasında ortak noktası olan iki kadın karakter ve onların etrafında yaşanan olaylarla mutlaka bağlantılı kişiler yer alır. Tahmin edemeyeceğiniz iki karakter akraba çıkar. Biri birine mutlaka kininden kötülük yapmıştır. Sonları da nerdeyse hep benzerdir.  



 Gündüzsefası  Son Kamelya’dan çok daha iyi, Mart Menekşeleri ve Yağmur Sonrası’ndan yine altta bir romandı. Ada, Alex ve James; Penny, Collin ve Dexter. Daha birçok kişi var elbette ama daha öncede söylediğim bağlantılı kişiler bu karakterler. Naomi, Jimmy, Gene etraflarındaki karakterlerden. Merak etmeyin büyük ipuçları değil bunlar. Hemen romanı okumaya başladığınız an anlaşılıyor ^.^
 Sanırım yazarın tarzına alıştığımdan ötürü etkisi azaldı. Ama hep söylüyorum yeni kitabı çıksa yine alırım. Arada okunması gereken kafa dağıtan kitaplar bunlar :)

-Arka Kapak-

Acı ne kadar derinde olsa da zamanla tüm çiçekler güneşe döner yüzünü… 

Kalbin anahtarıdır gündüzsefası. Ruhlarında en derin izleri taşıyanları bile çiçekleriyle sarmalar, filizleriyle umut taşır. İşte böyle gündüzsefasının süslediği bir yüzen evde yaşayan Penny Wentworth, 1950'li yıllarda ünlü bir ressamla evlidir. Her şeye sahip olan Penny'nin tek eksiği ise küçük evlerini taçlandıracak bir bebektir. Ancak gün geçtikçe tek eksiğinin bu olmadığını anlayacaktır çünkü sevgiyi yürekten hissetmek gerekiyordur. Onun hissettiği tek şey ise içini kemiren acıdır…

Ada Santorini New York'ta yaşadığı trajediden sonra ağır depresyondadır. Kendini toparlamak için Seattle'a Tekneler Caddesi'ne gelir. Burada kiraladığı bir yüzen evde eski bir sandık bulur. Sandıkta Penny Wentworth adında bir kadına ait eski eşyalar vardır. Gariptir ki Tekneler Caddesi'ndeki hiç kimse bu kadınla ilgili konuşmak istememektedir. Merakına yenik düşen Ada, Penny'nin gizemli geçmişine adım atarken kendi geleceğini de örmeye başlayacaktır. 

Okuyucuları kalemiyle büyüleyen Sarah Jio'dan bir başyapıt daha. Gündüzsefası'nı okurken, ne kadar imkânsız görünse de her şeyin bir umuda açılacağını göreceksiniz. 

"Kitabı okuyup rafa kaldırdığınızda bile etkisinden kurtulamayacaksınız."
-Romantic Times-
(Tanıtım Bülteninden) 

                                                                                                      -Zeze

Yorumlar

  1. sarah jio yu çok güzel gözlemlemişsiniz :) size katıldığımı belirtmeden geçemedim ..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Senin de bu konu hakkında bir yorumun var mı ? Haydi paylaş benimle :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kadının Adı Yok - Duygu Asena

ilk kez Duygu Asena okudum. Aslına bakarsanız ilk kez bu denli feminizmi savunan, bu denli kadın haklarından bahseden bir yazarı okudum. Dün öğlen başladığım kitabı akşamüzeri bitirmiştim. Yer yer neyden bahsedeceğini öğrenmek için okudum. Yer yer de gerçekten ne yapacak şimdi bu kadın dediğim için.

Yeni Yıl Çekilişi

 Merhabalar! Bir önceki postumda bahsettiğim gibi bu yeni yıla merhaba çekilişidir. Kazanan kişiye ocak ayının ilk haftasında, içi sürprizlerle dolu bir kutunun ulaşacağı çekiliştir. :) Kutunun içinde ne olduğunu çok söylemek istemiyorum. Söylersem ne anlamı kalır ki dimi ama yeni yıl hediyesi bu! Sadece şöyle bir ipucu vereceğim. Bir hikaye kitabı, bir şiir kitabı ve bir de roman barındıracak bu kutu içinde. Hepsi benim okuyup beğendiğim, başkalarına da önerdiğim kitaplardan olacak :) Aslında kafamdaki kitapların çoğu instagram hesabımda  var bile sanırım ubss. Hepsi harika kitaplardır :) Kutunun gerisi kocaman sevgiyle, umutla konulmuş küçük küçük gönülden gelen hediyelerle dolacak. Çok severek hazırlayacağım bir hediye :) Katılım şartlarına gelirsek çok çok basit.  1. tozluraflardannotlar.blogspot.com adresimin takipçisi olmak 2. Eğer kullanıyorsanız instagram'da takipçim olmak (hesabım için  tık tık ) (Eğer instagram hesabınız varsa oradan da katılıp, resmi

Okuduklarım #1 Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler- Jan-Philipp Sendker

 Sonunda kitabımı bitirebildim. Ve işte buradayım :) Bu muhteşem kapak tasarımı sayesinde aldım kitabı. Bir arkadaşımın da dediği gibi o kadar estetik ki kapak tasarımı, her bulunduğun ortama uyabilecek kapasitesi var. Şaka bir yana gerçekten kahvenin yanında iyi giden bir kitap oldu. Çenem çok düşmeden hemen kitabın konusuna geçiyorum :)  Burma'da yaşayan iki gencin aşklarını anlatıyor bu hikaye. U Ba adlı yaşlı, eski kitaplari toparlamayi seven bir Burmalı'nın ağzından anlatılıyor.  Kahramanlarımız; Tin Win ve Mi Mi.  Biri görme yeteneğini kaybetmiş bir diğeri ise yürüme şansını hiç yakalayamamış iki çocuk. Çocuk dedim. Çocuklukta başlamış aşkları çünkü. Tin Win annesinin onu terk etmesinden birkaç sene sonra görme duyusunu yitiriyor. Mi Mi ise kendi ağırlığını taşıyamayan minik ayaklarla geliyor dünyaya. İki miniğin yolları manastırda kesişiyor. Ve hikayeleri başlıyor..  Tin Win Mi Mi'nin ayakları oluyor; Mi Mi Tin Win'in gözleri... Burma'yı birlikte