Ana içeriğe atla

Okudum #8 Düğümlere Üfleyen Kadınlar- Ece Temelkuran


‘Çünkü bir erkek bir kadının nefesi kadardır.’


 Yolları kesişen dört kadının kendini buluş romanı demek sanırım en doğrusu olacak. Uzun zamandır okuduğum kitaplarda hiç böyle içinde hissetmemiştim kendimi. Sanki Amira, Maryam, Esma ve anlatıcı ile yan yanaydım ben de. Hatta bazı zamanlarda anlatıcının yerinde ben vardım. O kadar içine çekti bu roman beni. İki günde bitirdim. 471 sayfa su gibi akıp gitti. Bitirdiğim günün ertesi sabahı uyandığımda ‘Amira bugün ne yapacak acaba?’ diye düşünüyordum. Size de oluyor mu bu ? Bana uzun zamandır olmuyordu. J

.Beni hayran bırakan noktalardan en etkilisi: Ece Temelkuran kurduğu cümlelerle her şeyin üzerini örtmeyi başarmış. O ne güzel cümleler öyle… Ne kadar anlamlı yazılanlar… O kadar cümleyi, paragrafı not aldım ki defterime, hepsini buraya yazarsam sığdıramam sayfalara.

 Yazılacak çok şey var aslında ama ben sadece konuyu anlatmak istiyorum size. Çünkü ne kadar girersem işin içine size o kadar ipucu vermiş olacağım. Roman birinci kişinin ağzından anlatılıyor. Ben hep Ece diye düşündüm onu. İsim geçmiyor. Tunus’ta diğer üç kadınla yolları kesişiyor Ece’nin. Birbirinden değişik üç kadın. Biri erkek gibi tavırlarıyla ön planda bir diğeri ise tam tersine dişiliği ile belirgin. Öncelikle bu ikisiyle tanışıyor. Daha sonra Madam ile tanışmaları oluyor. Daha sonra ne oluyorsa henüz tanışmış bu dört kadın birlikte uzun ve ara ara tehlikeli bir yola çıkılıyor. Sebep mi ? Sebep sadece bir erkek.  İntikam için yıllarca beklemiş bir kadın. Ve diğer üç kadının bu yolculukta kendini bulacak olması.

Yolculuklarında onlara  eşlik ederken kah heyecanlanıyor kah üzülüyorsunuz. Dedim ya. Sanki onlarla beraber o arabada siz de varsınız. En iyisi bir de siz okuyun yorumlayın. Belki içlerinden birinin yerine bile koyabiliyorsunuz kendinizi çünkü.

Keyifli okumalar J


 ‘’…Oysa ben hikayesini ilk kez anlatırken dikkate alınmayan insanların aniden ölebileceğinden korkardım.’’

‘’İnsan, o da eli iyi gelmişse, hayatta kendini bütünüyle bir kere görür. Ömrün gerisi ya o sahneye yeniden kavuşmak için geçer ya da kaçmakla.’’

‘’Dışarıdan görünenin aksiydi her şey. Sığınan sığındığını var ediyordu. Korunmaya ihtiyacı var gibi görünen, aslında koruyandan daha kudretliydi.’’


‘’Başka kadınların çaresizliklerine öfkelenen kadınlar muhakkak kendi çaresizliklerine öfkeleniyordur.’’



                                                                                                      -Zeze

Yorumlar

  1. Merhaba :)
    Yazdıklarınızı okuyunca kitabı merak ettim, sanırım bugün alıp okumaya başlarım. Okurken kahramanla özdeşleştiğim, "O bügün ne yapmıştır?" diye düşündüğüm bir kitap oldu şu sıralar; o da "Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler"di. Ben uzun süredir bu kadar şiirsel bir anlatım, böylesine temiz ve güzel bir aşk hikayesi okumamıştım. Bestseller tarzı hafif bir roman değil, zor okuduğu bile söylenebilir; ama gerçekten çok keyifliydi. Şiddetle öneririm Mi Mi ve Tin Win'nin yüreklerindeki şarkıyı...

    YanıtlaSil
  2. Okumustum :) hatta yorumu bile var arsivimde :) beni de etkilemisti o kitap ama sadece yasanan ask cok heveslendirmisti okumam icin. İkisinin birbirine ihtiyac duyuslari Mi Mi'nin göz Tin Win'in ayak olusu cok etkilemisti Dugumlere Ufleyen Kadinlar'i okuduktan sonra mutlaka yorumunuzu bekliyorum :)

    YanıtlaSil
  3. Ece Temelkuran; duruşuyla, tavrıyla çok beğendiğim hayranlık duyduğum bir yazar. Kitap tanıtım videolarını gördüğümde o kadar heycanlanmıştım ki hemen koşup kitabı aldım. Hikaye karakterler o kadar güzel ki.. (ve evet bende anlatıcıyı hep ece diye düşündüm) Ama roman zaman zaman donuklaşmış zorlama kısımlarda var gibi geldi.. Madam lila'nın neredeyse her sözünün altını çizdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet katiliyorum bazi kisimlar gercekten donuk gecmisti. Ama geneli o kadar iyi ki beni tamamina bakmaya sartlayan sahneler var :)

      Sil

Yorum Gönder

Senin de bu konu hakkında bir yorumun var mı ? Haydi paylaş benimle :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kadının Adı Yok - Duygu Asena

ilk kez Duygu Asena okudum. Aslına bakarsanız ilk kez bu denli feminizmi savunan, bu denli kadın haklarından bahseden bir yazarı okudum. Dün öğlen başladığım kitabı akşamüzeri bitirmiştim. Yer yer neyden bahsedeceğini öğrenmek için okudum. Yer yer de gerçekten ne yapacak şimdi bu kadın dediğim için.

Yeni Yıl Çekilişi

 Merhabalar! Bir önceki postumda bahsettiğim gibi bu yeni yıla merhaba çekilişidir. Kazanan kişiye ocak ayının ilk haftasında, içi sürprizlerle dolu bir kutunun ulaşacağı çekiliştir. :) Kutunun içinde ne olduğunu çok söylemek istemiyorum. Söylersem ne anlamı kalır ki dimi ama yeni yıl hediyesi bu! Sadece şöyle bir ipucu vereceğim. Bir hikaye kitabı, bir şiir kitabı ve bir de roman barındıracak bu kutu içinde. Hepsi benim okuyup beğendiğim, başkalarına da önerdiğim kitaplardan olacak :) Aslında kafamdaki kitapların çoğu instagram hesabımda  var bile sanırım ubss. Hepsi harika kitaplardır :) Kutunun gerisi kocaman sevgiyle, umutla konulmuş küçük küçük gönülden gelen hediyelerle dolacak. Çok severek hazırlayacağım bir hediye :) Katılım şartlarına gelirsek çok çok basit.  1. tozluraflardannotlar.blogspot.com adresimin takipçisi olmak 2. Eğer kullanıyorsanız instagram'da takipçim olmak (hesabım için  tık tık ) (Eğer instagram hesabınız varsa oradan da katılıp, resmi

Okuduklarım #1 Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler- Jan-Philipp Sendker

 Sonunda kitabımı bitirebildim. Ve işte buradayım :) Bu muhteşem kapak tasarımı sayesinde aldım kitabı. Bir arkadaşımın da dediği gibi o kadar estetik ki kapak tasarımı, her bulunduğun ortama uyabilecek kapasitesi var. Şaka bir yana gerçekten kahvenin yanında iyi giden bir kitap oldu. Çenem çok düşmeden hemen kitabın konusuna geçiyorum :)  Burma'da yaşayan iki gencin aşklarını anlatıyor bu hikaye. U Ba adlı yaşlı, eski kitaplari toparlamayi seven bir Burmalı'nın ağzından anlatılıyor.  Kahramanlarımız; Tin Win ve Mi Mi.  Biri görme yeteneğini kaybetmiş bir diğeri ise yürüme şansını hiç yakalayamamış iki çocuk. Çocuk dedim. Çocuklukta başlamış aşkları çünkü. Tin Win annesinin onu terk etmesinden birkaç sene sonra görme duyusunu yitiriyor. Mi Mi ise kendi ağırlığını taşıyamayan minik ayaklarla geliyor dünyaya. İki miniğin yolları manastırda kesişiyor. Ve hikayeleri başlıyor..  Tin Win Mi Mi'nin ayakları oluyor; Mi Mi Tin Win'in gözleri... Burma'yı birlikte