Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Jehan İstiklal Barbur

 Bir kere daha anladım ki büyük konuşmamalıyım ben. Kesinlikle konuşmamalıyım. Yaklaşık iki senedir adını duyduğum Jehan Barbur'u dinlememekte ısrar ediyordum. Bir-iki kere dinledim onda da depresyona giriyorum ben sanırım diyerek bıraktım. Gerçekten bazı duyguların, hislerin yaşla ve dönemle alakalı olduğuna inanan bir insanım. Ve yine bunun doğruluğunu görmüş, göstermiş oldum. Şarkıların da tıpkı kitaplar gibi zamanı olduğunu yine ve yine anladım.  İki hafta önce yakın bir arkadaşımla bu konuyla ilgili tartışmamaya tutuştuk. 'Tekrar bir dinle ama sadece dinle' dedi. Evet denedim. İki hafta önce dinlemeye başladım şuan üç albümü elimde şarkıları dilimde... Sesi kadife gibi diye bir  tabir vardır hani, işte tam anlamıyla Jehan'a yakışıyor o. Sesi seni alıyor, uçuruyor ve bırakıyor. O kadar dinlenmiş o kadar huzurlu hissediyorsun ki..  Ben kitap okurken müzik dinlemeyi başaramam. Yazarken de başaramam. Kafam karışır, toparlayamam ne yazacaklarımı ne okuyacaklarımı

Yeni Yıl Çekilişi

 Merhabalar! Bir önceki postumda bahsettiğim gibi bu yeni yıla merhaba çekilişidir. Kazanan kişiye ocak ayının ilk haftasında, içi sürprizlerle dolu bir kutunun ulaşacağı çekiliştir. :) Kutunun içinde ne olduğunu çok söylemek istemiyorum. Söylersem ne anlamı kalır ki dimi ama yeni yıl hediyesi bu! Sadece şöyle bir ipucu vereceğim. Bir hikaye kitabı, bir şiir kitabı ve bir de roman barındıracak bu kutu içinde. Hepsi benim okuyup beğendiğim, başkalarına da önerdiğim kitaplardan olacak :) Aslında kafamdaki kitapların çoğu instagram hesabımda  var bile sanırım ubss. Hepsi harika kitaplardır :) Kutunun gerisi kocaman sevgiyle, umutla konulmuş küçük küçük gönülden gelen hediyelerle dolacak. Çok severek hazırlayacağım bir hediye :) Katılım şartlarına gelirsek çok çok basit.  1. tozluraflardannotlar.blogspot.com adresimin takipçisi olmak 2. Eğer kullanıyorsanız instagram'da takipçim olmak (hesabım için  tık tık ) (Eğer instagram hesabınız varsa oradan da katılıp, resmi

Bir Sürprizle Geri Dönüş

Yine çok çok uzun bir aradan sonra blogumun yolunu bulabildim. Yazamadıkça ne kadar üzüldüğümü anlatamam bile size. Sürekli ard arda konan vizeler ve geçmem gereken dersler olunca farklı blogları bile ziyaret edemez hale geldim. Artık okumuyorsun bizi bile  diyor arkadaşlarım :( Düzenli bir şekilde yazacağım artık diyemiyorum. Çünkü gerçekten çok aksilik çıkıyor. Aslında artık instagramı tamamen blog olarak kullanmaya yönelmiş durumdayım. Okuduğum her kitabı, onların küçükte olsa yorumlarını orada paylaşıyorum. Hele orada kazandığım dostlar var ki lokum gibiler <3  Şimdi bu kadar zamandır olmama özrümü şöyle sunmak istedim. Bir çekiliş düzenleme kararı aldım. Ama bu yılbaşı çekilişi değil de yeni yıla merhaba çekilişi olsun, ocak ayının ilk haftasında da sahibini bulsun dedim :) Bu çekilişin ayrıntıları için hemen farklı bir post yazmaya başlıyorum :) Özlemişim be yazmayı ! Öpüyorum kocaman sizleri :*                                                                          

Stefan Zweig- Sahaf Mendel

 Size mendillerim, kitaplarım ve yine ballı çayımla merhaba diyorum. Hava değişimlerine alışamadım gitti. Sürekli hasta oluyorum ama umuyorum ki bütün bir kışı böyle geçirmem :(  Dün hastalığın da verdiği tembellikle kendimi odama kapadım ve sadece okudum, izledim. Ağrılar olmasa bir de kolay nefes alabilsem aslında harika bir gündü :) Kafam hiçbir şeyi almıyordu. Ben de dedim ki öykü okuyayım en güzeli o olur. Aslında hep ön yargılı yaklaştım öykülere çünkü tam beni sarmasını istediğim an biten, beni yarı yolda bırakan arkadaşlar gibi geliyordu bana. Bunu da Sait Faik ile yendim demem gerekiyor. GErçekten bayıla bayıla okudum Son Kuşlar'ı. Bunun postunu da ayrı olarak yazarım. Neyse düne gelirsem daha önce hiç okumadığım bir yazardan başladım. Stefan Zweig.  Aslnda beni kitabını almaya iten şey yine ve yine tasarımı oldu. Yordam Kitap o kadar tatlı bir tasarım uygulamış ki hemen almak istedim. Benim aldığım 'Sahaf Mendel- Kadın Ve Doğa- Bir Kadının Yirmi Dört Saati hik

Çoluk Çocuk - Patti Smith

''...yaşlıca bir çift önümüzde durup alenen bizi incelemeye başladı. Robert ilgi çekmekten hoşlanıyordu, heyecanla elimi sıktı. 'Hadi fotoğraflarını çek,' dedi kadın, hayretler içindeki kocasına. 'Sanatçılar galiba.' 'Hadi canım,' dedi adam, omuz silkerek. 'Çoluk çocuk bunlar.'''  Yazıma bir itirafla başlamak istiyorum. Bu kitabı ilk raflarda görmeye başladığım sıralarda sadece bir kere elime alıp içime sinmediği için yerine koymuştum. Patti Smith ismi benim için bir anlam ifade etmiyordu. Bir de, yazarın kendi anılarını anlattığı kitaplardan hep uzak durmuşumdur. Ne büyük kayıp! Tam bir rezilim sevgili okurlarım. Bu tarz romanları artık daha çok okumalıyım. Çünkü okurken aldığınız keyif bambaşka oluyormuş. Bendeniz bunu henüz fark ettim.   Yaşanılan şeyleri okumak hep daha çok keyif vermiştir bana evet ama bir yazarın kendi anılarını anlatmasına dediğim gibi hep ön yargılı yaklaşıyordum. Ta ki Çoluk Çocuk'la karşılaşana k

Özlemle Geri Dönüş :)

 Son yazdığım tarih dört ağustos. Artık kendime söyleyecek söz bulamıyorum gerçekten. Baya baya tembel olmuşum ben. Değiştirmeden önce de son okuduğum kitap Peyami Safa Yalnızlık'tı. Ben onun üzerine 15 tane kitap okudum arkadaşlar. Lütfen bu kadar zamandır yazmayışımı mazur görün sanki hiç gitmemişim gibi devam edelim :)   Eveeet yeni bir hayat, yeni bir tema sloganım ile yoluma çıkıyorum yine. Geçen sene girdiğim üniversite sınavlarında Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya bölümünü kazanmıştım. İlk sene hazırlık okuduğum için bölümüme başlayamamış, bol bol olan vaktimle kitap okumuş ve blogumu açma kararı almıştım. Şimdi ise koskoca yaz tatilinden sonra kendi fakültemde derslerime başladım. Bir senedir tereddütlerim vardı acabalarım vardı. Ama artık kendi derslerimin güzelliğini gördükçe doğru yerde olduğumu iyice kabullenmiş durumdayım :) Gelelim bloguma. Derslerin ağırlaşmış olması elbette ki kitap okuma hızımı düşürdü. Yalnız, kitap okuma aşkım hala aynı. Son yazdığım tarihten

Yağmur Sonrası - Sarah Jio

'' Ya siz, araya zaman, mekan, kişiler girse de gerçek aşkın peşinden gitmeye cesaret edebilir misiniz ?''  Mart Menekşeleri'nin hemen ardından okumakla iyi mi ettim yoksa kötü mü inanın bilmiyorum. Başlamadan önce dedim ki kendime ''Acaba aynı yazarın diğer kitabını da hemen şimdi okursam sıkılır mıyım ?'' Sıkılmak ne demek ya bitmesin diye ne yapacağımı şaşırdım azizim. Yine yaşanan aşklar, arkadaşlıklar, her şey büyüledi beni. Bu kitabından sonra da karar verdim ki Sarah Jio artık benim favori yazarlarım arasında. Hatta Kristin'in yeri sallanıyor.  Şimdi konuya gelirsek. Kahramanımız Anne... Çok sevdiği, yıllarca beraber büyüdüğü arkadaşı Kitty, Güney Pasifik'e savaşa hemşire olarak gitmeye karar verince onu yalnız bırakamaz ve nişanlısı Gerard'ı bile arkasında bırakarak savaş alanına gider. Diğerleri gibi adaya anında uyum sağlayamasa da Westry ile tanıştıktan sonra, keşfettikleri bungalov ile her şey değişir. Evet diyorsunu

Mart Menekşeleri - Sarah Jio

 En son ne zaman yazdığıma bakınca, aradan geçen 15 güne inanamıyorum. İnanamıyorum çünkü hem kaç tane kitap sığdırıp o 15 güne hem de hiçbirini sizlerle paylaşmamış olmama şaşıyorum. Kendime inanamıyorum. Neyse o zaman yavaş yavaş okuduklarımı da anlatırım sıze ayrı ayrı postlarda. Öncelikle günler sonra bana blogumu açtıran kitapla başlamak istiyorum ilk postuma. :) Öncelikle videosunu izlemek isterseniz eğer; ''Ada zamanı geldiğinde buraya ait olanları geri çağırır...' '  Muhteşem bir kitap okudum. Uzun zamandır okuduğum en güzel aşk romanıydı. Evet Sarah Jio'nun Mart Menekşeleri kitabından bahsediyorum. Okurken kendinizi olayların tam ortasında buluyorsunuz. Her sayfa daha büyük bir heyecanla çevriliyor. Hiç bitmesin istiyorsunuz. Konusuna gelirsek. İlk kitabı büyük başarı yakalamış olan yazar Emily, severek evlendiği kocasının onu aldatmasıyla yaşadığı şoku atlatmak ve yeni kitaplarına ilham kaynağı bulabilmek için yıllardır ziyaret etmediği y

Oğullar Ve Rencide Ruhlar- Alper Canıgüz

Her roman yazarı için büyük bir yetenek gerekir. Okuyucunun gülmesi, ağlaması, heyecanlanması onun yani yazarın ellerindedir. Çoğu yazar da bence bunu bir ağırlık olarak görüp kurduğu cümlelerle karşısındakine belli de ediyor bu ağırlığı taşıdığını. Fakat, Alper Canıgüz o kadar rahat bir dille yazmış ki okudukça okuyası geliyor insanın. Evet bahsettiğim kitap Oğullar Ve Rencide Ruhlar. Zekice kurgulanmış, mizaha yönelik bir cinayet kitabı da denilebilir. En iyisi biraz konudan bahsedeyim.  Alper Kamu –birkaçına göre Albert Camus isminden gelen Alper Canıgüz’e göreyse Kemalettin Kamu düşünülmesi gereken kişi- yaşı beş fakat sözleri, hali, tavrı 30 yaşında olan bir küçük adam. Etrafındaki insanlar da o kadar alışmış ki artık ona hiç yadırgamadan akıl danışanlar bile var. Kitap, Alper Kamu’nun bir cinayete tanık olmasıyla içindeki dedektif ruhunu da hareketlendiren olaylar çemberini konu alıyor. Açıkçası başta ‘ne oluyor yahu ?’ diye sorabilirsiniz. Tuhaf gelebilir her şey. Ama o

Okudum #8 Düğümlere Üfleyen Kadınlar- Ece Temelkuran

‘Çünkü bir erkek bir kadının nefesi kadardır.’  Yolları kesişen dört kadının kendini buluş romanı demek sanırım en doğrusu olacak. Uzun zamandır okuduğum kitaplarda hiç böyle içinde hissetmemiştim kendimi. Sanki Amira, Maryam, Esma ve anlatıcı ile yan yanaydım ben de. Hatta bazı zamanlarda anlatıcının yerinde ben vardım. O kadar içine çekti bu roman beni. İki günde bitirdim. 471 sayfa su gibi akıp gitti. Bitirdiğim günün ertesi sabahı uyandığımda ‘Amira bugün ne yapacak acaba?’ diye düşünüyordum. Size de oluyor mu bu ? Bana uzun zamandır olmuyordu. J .Beni hayran bırakan noktalardan en etkilisi: Ece Temelkuran kurduğu cümlelerle her şeyin üzerini örtmeyi başarmış. O ne güzel cümleler öyle… Ne kadar anlamlı yazılanlar… O kadar cümleyi, paragrafı not aldım ki defterime, hepsini buraya yazarsam sığdıramam sayfalara.  Yazılacak çok şey var aslında ama ben sadece konuyu anlatmak istiyorum size. Çünkü ne kadar girersem işin içine size o kadar ipucu vermiş olacağım. Roman

Okudum #7 Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar

Bu ay kitap kardeşliği olarak benim hayranı olduğum Ahmet Hamdi'yi ağırladık. Bir önceki yazımda da yazdığım gibi, daha önce birçok kitabını okuduğum ünlü edebiyatçımızın bu kitabı da beni etkilemeyi başardı.  Diğer kitaplarından farklı olarak, burada temel aldığı veya işlediği yardımcı konular ile beni hep araştırmaya yöneltti. Mesela psikanaliz ile tanışmama neden oldu. 'O da neymiş ?' diyenler,  buyurun  Vikipedi nimeti yardımcı olsun :) Okuduğum süre boyunca bir elimde telefonum bir elimde kitabım sürekli kavramaya çalıştım bir şeyleri. Sonuç olarak psikanaliz bundan sonra bolca okuyacağım konulardan biri oldu. Gerçekten öğrendim dedikçe bitmeyen, sonu olmayan bir konu.   Baş karakterimiz, çocukluğunu enteresan batıl inançlar ve fakirlik içinde geçiren bir adam, Hayri İrdal. Kısa bir süreliğine Nuri Efendi'nin saatçi dükkanında çalışmış ve ustasının bilgilerine hayran olarak o da aynı maneviyatı içinde taşımıştır. Yıllarını yokluk içinde geçiren k

Ahmet Hamdi Tanpınar- Saatleri Ayarlama Enstitüsü

 Sonunda kargom bugün geldi ve benden mutlusu yok :) Ahmet Hamdi benim favori yazarlarımdan biridir. Buna Beş Şehir romanını okuduktan sonra karar vermiştim. Daha sonra Huzur geldi. Kalbimin baş köşesine oturdu. Mahur Beste ve Sahnenin Dışındakiler'de aynı derece keyifliydi. Veee şimdi aylardır okumayı en güzel zamana bıraktığım Ahmet Hamdi kitabı; Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Kitap Kardeşliği ile beraber okunuyor :) Var mı benden mutlusu ?  Kitabımı bitirir bitirmez yorumumu yapacağım :) -Zeze

Okuduklarım #6 İclal Aydın- Bir Cihan Kafes

 Aslında iki hafta önce bitirdiğim bu kitabı ancak yazma zamanım oldu. Ehliyet sınavı koşuşturması ve sağlık problemlerim yüzünden hiç vaktim olmadı. Bir de anlaşılacağı üzere yazmak için heyecanlanmadım. Bu kitaptan beklentilerim o kadar fazlaydı ki hayal kırıklığına uğradım diyebilirim :(  İclal Aydın duruşuyla, karakteriyle hep çok beğendiğim bir kadın oyuncu;yazar olmuştur. Gülen yüzünün arkasına gizlediği acılar,ayrılıklar hep ilgimi çekmesine nedendir. Belki de bu nedenle çok şey bekledim. Tabi ben böyle konuşuyorum ama verilmiş çok büyük bir emek var ortada. Ama gelin görün ki düşündüklerimi yazmadan duramam ben. İlk sayfalardan itibaren gözünüze çarpan şey, kitabın dili oluyor. O kadar basit bir anlatım var ki. Açıkçası kendi acemi hikayelerime benzettim içimden. Başta ''Nasıl ya İclal Aydın okuyorm ben dimi ?'' olduktan sonra alışıyorsunuz.  Konusuyla; üç kadını birbirine bağlaması, aralarındaki olayları;yaşananları anlatması çok hoş. Ama 'harika bir kita

D&R İNDİRİMİİİİİ

 Sabah D&R sayfasına girmemle yüzümdeki gülümsemenin yayılması aynı anda gerçekleşti. ''Yaz''a Merhaba indirimi adı altında, %70 e varan indirimler var. Ben göz attım ve almaya karar verdiğim 10 kitap çıktı. Göz atmak isteyenler BURADAN . Durmayın deriim :) Keyifli günler :)                                                                                              -Zeze

Güne Keyifli Başlangıç

Bugüne böyle güzel bir şairden, güzel bir şiirle başlamak istedim. Benim için yeri çok ayrı bir şair. Can Yücel. Ve en sevdiğim şiirlerinden biri olan Her Şey Sende Gizli.. Sesine aşık olduğum adamdan, Selçuk Yöntem'den.. Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Keyifli ve bol okumalı bir gününüz olsun :)                                                                                               -Zeze

Okudum #5 Zülfü Livaneli- Serenad

 Bu sefer okudum postumda bir değişiklik yapıp, daha önceden okuduğum bir kitabı yazacağım. 2011 yazında okuduğum o harika kitabı anlatacağım.  Serenad. Livaneli'nin okuduğum ikinci kitabıydı o zamanlar. Her sayfası, cümlesi beni kendine bağladı. Olayın gerçek olması, acılarla dolu olması... Bir aşk hikayesini de barındırması.. Bir kitap içinde aşk, macera, acı, öğreticilik aynı anda bulunabilir mi dersiniz ? Bulunmuş. Çok fazla yazmayacağım. Konudan bahsetmeyeceğim. Hem üstünden koskoca 2 sene geçmişken yanlış hatırlamaktan korkuyorum hem de size Serenad'ın ne kadar harika olduğunu tam anlamıyla anlatamamaktan.. Bu şekilde biraz merak ettirdiysem sizi, buyrun  şuradan  göz atın :)                                                                                                              -Zeze

Kitap Alışverişlerim

 Yazın gelmesiyle beraber üç aylık tatil süremin akrep ve yelkovanı geriye doğru çalışmaya başladı bile :) Ben de bu süremi- muhtemelen stajlarımdan önceki son tatilimi- en güzel şekilde değerlendirmek istiyorum. Bu sene de her sene olduğu gibi ailemle birlikte Silivri'deki yazlığımıza gidiyoruz. Ehliyet sınavlarım için bir iki kere döneceğim ama onun dışında uzunca bir süre orada olacağım ben de :) Her günüm deniz, kum, güneş ve tabi en kıymetlilerim olan kitaplarımla geçecek..Kız kardeşimle beraber aldığımız karara göre okumadığımız kitap kalmayacak :)  Gelelim bu postumun asıl konusuna. Dün kardeşimle beraber rastgele Migros'a girdik ve harika bir sürprizle karşılaştık. Tüm kitaplarda %40 indirim varmış! Tabi bunu duyan iki kitap kurdu nasıl tutsun kendini. Daha önceden aklımızda olan birkaç kitabı aldık. Bu beş kitaba toplamda çok uygun bir fiyat ödedik. Eğer bu yazıyla, yeni haberiniz olduysa indirimden hemen koşun derim :) Bir diğer alışverişim ise geçen hafta

Okuduklarım #4 Kuyucaklı Yusuf- Sabahattin Ali

Bir ölümle başlayan kavuşmanın yine ölümle son bulduğu bir roman. Sabahattin Ali’nin ilk romanı Kuyucaklı Yusuf.  Kalbi temiz, art niyetsiz, çocuk yaşta yetim kalan Yusuf’u anlattığı ilk roman denemesi. Ki bence, en başarılılardan olanı. Sayfaları çevirdikçe ee, şimdi ne olacak?, yok artık tarzında cümleler kurdum hep. En iyisi ben size bir özetleyeyim J  1903 senesinde Kuyucak köyüne eşkıyalar baskın yaparlar. Harcadıkları evlerden biri, Yusuf’un annesi ve babasıyla yaşadığı yuvadır. Yusuf bu baskında yetim kalır. Durumu gözden geçirmek için gelen kaymakam Salahattin Bey, bu çocuğun güçlülüğüne, saflığına, cesaretine hayran kalarak onu kendine evlatlık olarak alır. Evde Şahinde Hanım, Muazzez, Salahattin Bey ve Yusuf arasındaki olayları, o zamanın toplum ahlakının ve beylik tavırlarının etkisiyle anlatır Sabahattin Ali. Yaşamı boyunca her duygusunu içinde yaşamış Yusuf… Senelerce içinde bir aşk beslemiş Muazzez… Gezmeye, sefaya, lükse düşkün Şahinde Hanım… Yıllarca s

Okuduklarım #3 Uçurtma Avcısı- Khaled Hosseini

 'Senin için bin tane olsa yakalarım', cümlesi ile başlayıp, biten bir kitap. Yine okumakta geç kaldığım bir kitap. Emir ve Hasan birbirlerine kardeşten de öte bir sevgiyle bağlı iki çocuk. Onları ayrı kalmak zorunda bırakan ahlak kuralları, kıskançlık ve daha bir sürü neden..  Hasan'ın en içten gelen o Emir ağa deyişi bana kendini nasıl sevdirdiyse, bu sevgiyi kullanabileceğini gören Emir, bir o kadar sınır çizdirtti kendine. Aslında her şey küçük bir çocuğun, babasına kendini sevdirme çabalarıyla başladı. Başta her şey bu kadar masumken, verilen değerlerin kıymetinin bilinememesinin getirdiği sonla olaylar başlıyor.  Hani konuşurken kader deyip savuştururuz ya aklımızdan bazı şeyleri. Hani kısmet deriz. Bu roman tamamen kader işte. Her yaşanan olay aslında bir öncekini yaşamandan kaynaklı. Ne yaşattıysan onunla alakalı..   Ben okurken büyük keyif aldım. Hala benim gibi okumakta gecikenler varsa sözüm onlara. Şimdi bırakın her şeyi. Çayınızı demleyin ve kendini

Okuduklarım #2 İki Yeşil Susamuru- Buket Uzuner

 Yıllardır rafımda boşu boşuna durmuş bu kitap. Boşu boşuna zaman kaybedilmiş kavuşmak için..   Lisede çok sevdiğim edebiyat öğretmenimin tavsiyesi ile almıştım bu kitabı. Sonra sınavlar, LYS sorunları da derken hiç vakit bulamadım kendime. Bulduysam da bunu tercih etmedim. Olsun geç olsun da güç olmasın demişler değil mi :)  Daha ilk sayfasından alıp götürüyor bu kitap sizi. Evet belki karakterleri oturtmaya çalışırken, biraz bocalama yaşanabilir. Fakat her şey unutuluyor ilerleyen sayfalarda. Belki yazacaklarım size biraz yardımcı olabilir :)  Nilsu; babasına aşık, annesinden beklediği sevgiyi alamamış, tam da en güzel çağında ailesi tarafından ihanete uğratılmış hisseden ana karakterimiz.  Teoman; annesi Cahide Hanım'ın edebiyat aşkına karşılık veremeyen ablası Nilgün'den sonra dünyaya gelmiş  ve annesinin bütün umudu oluvermiş. Gelecekte ise iki yeşil su samurundan biri olmak için gelmiş..  Selen; Başlarda Nilsu'nun deli gibi kıskandığı daha sonra ise kendine